19 Kasım 2011 Cumartesi

0 İslamiyet’te karıştırılan kader gerçeği

 “Kader, bütün olayların önceden ve değişmeyecek biçimde düzenlediğine inanılan doğaüstü güç, ezeli takdir. Yazgı veya mukadderat olarak da anılır. Kader kavramı birçok farklı din ve felsefi akımda önemli bir yer tutar.”  http://tr.wikipedia.org/wiki/Kader_%28inan%C4%B1%C5%9F%29

           Genelde değişmeyen bir anlamı olduğu için wikipedi, bize yeterli açıklamayı sunuyor.  İslamdaki kader anlayışına geçmeden önce kaderi kısaca kavramamız gereklidir.  Kader, her şeye kadir olan tanrının insanın yapacaklarını önceden bir yere yazmış olması yada planlamış olmasıyla açıklanabilir. Bu felsefeye göre insan ne yaparsa yapsın önceden tanrı tarafından bilenecek ve onun tarafından olaylar gerçekleşecektir. Bu onun kusursuzluğuna atf edilen bir düşüncedir.

             Kader düşüncesi tanrı kavramıyla birlikte varola gelmiştir. Hint tanrılarından, yunan mitolojisine kadar kaderden bahseden sözlere hatta sadece kaderi yönetmekle sorumlu olan tanrılara bile rastlanır. Hint mitolojisinde  Moira adlı tanrı kaderi yöneten tanrı diye anlıyordu. Yunan mitolojisinde kader değişmez unsur olarak görülür ve tanrıların bile kadere boyun eğdiği görülür (http://www.kayipdunya.com/kenan-yilmaz/yunan-mitolojisinde-kader).
              Kader ilk çağlardan itibaren boyun eğilmesi gereken bir yazgı olarak görülmüştür. Üç büyük semavi dinin kitapları da kaderden bahsederken daha önceki dinlerdeki motifleri kullanmışlar ve kaderi değişmez tanrının gerçeği olarak kabul etmişlerdir.

          Kader düşüncesi en basit anlamıyla aslında başımıza gelen tabiat üstü olan olayları veya normal olayları pozitif bir nedene bağlama çabasıdır. Çünkü her şeyi tanrı yaptı demek önceden yazıldı demek, kolaya kaçmak, her şeye basit bir açıklama bulmaktır. Bu yönüyle bilimsel gelişmenin yetersiz kaldığı zamanlarda kader olaylara tek açıklama gibi gözükmektedir. Bilimsel gelişmenin artmasıyla birlikte bu düşüncenin ne kadar yanlış ve geçersiz olduğu anlaşılmıştır. Hemen hemen her olayın bilimsel bir açıklaması yada olayların insan iradesiyle gerçekleştiği açıklığa kavuşmuştur. Bir kişinin bütün yaptıklarının önceden yazılmış olması zaten mantığa aykırı bir durumdur. Ancak en eski zamanlardan beri insanın içindeki aitlik ihtiyacının tezahürü "beyinlerimizi yöneten bir varlığa ihtiyaç vardır" sonucunu ortaya çıkarmıştır. Bu ihtiyacı dolduran varlık, tanrıdır. Ancak unutulan şey kaderin varlığına karşın en ufak delil olmamasıdır. Eğer ben bu yazıyı yazıyorsam, her şeyden önce kendi kararlarımdan dolayı yazıyorumdur. Bir kişinin ölmesi  veya bir bebeğin doğması yine aldığımız kararlara göre şekillenmiyor mu? Kaderi test etmenin basit bir yolu vardır. Çünkü yönetici varsa kaderi de kontrol eder aynı zamanda. Misal bir ülkede sadece dua okunduğu için hastalıklardan çok az veya hiç insan ölmüyorsa o zaman bir kontrolden bahsedilebilir. Bir kontrol varsa kader de vardır denebilir.
             Semavi dinlerin, kader konusunda başka dinlerden önceki dinlerden etkilendikleri de kaçınılmaz bir gerçektir. Semavi dinlerdeki kader anlayışının diğer dinlerdeki kadere uyması bunun en tipik örneğidir. Aslında bazı tezlere göre kader düşüncesi, Hintlilerden gelmiş ve semavi dinleri etkilemiştir.
             Yüce Kitabımız Kuran’da klasik kader  düşüncesine uyan pek çok ayet vardır.  Bu ayetlere bakıldığında insanın kaderini değiştiremeyeceği açıkça gözükür. İşin ilginç yanı kuranda kader var mıdır? Yoksa yok mudur? Tam bir tartışma konusudur. Günümüz İslam bilginleri, kaderin kötü anlamı bildikleri için Kuran’da dolayısıyla İslam’da kader yoktur derler. Tezlerine göre, kader kelimesinin kullandığı yerler genelde ölçü anlamı vermiş ve kaderden bahsetmemiştir.

             Örnek vermek gerekirse;

“Tanrı, her şeyi belli bir ölçü içinde indirmektedir. (Hicr, 21)

Gökten su ölçüyle iner (Müminûn, 18; Zühruf, 11);

inen suyun yeryüzünde vadilerde dolaşması bile ölçüyledir.(Ra'd, 17)

Topraktan pınarlar fışkırması, fışkıran suların birleşmeleri yine belli bir ölçüye göredir. (Kamer, 12)”

              Görüldüğü gibi kader bildiğimiz anlamda kullanılmamıştır.

              Bazı kuran ayetleri ise her şeyin sorumlusunu insan olarak göstermektedir;

ENBİYA 23. Allah, yaptığından sorumlu tutulamaz; onlar ise sorguya çekileceklerdir.

ZÜMER 41. (Resûlüm)! Şüphesiz biz bu Kitab’ı sana, insanlar için hak olarak indirdik. Artık kim doğru yolu seçerse kendi lehinedir; kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapmış olur. Sen onların üzerinde vekil değilsin.

           Yukardaki iki ayete ilaveten,cennet ve cehennem ayetleri de kaderin olmadığını rahatlıkla açıklar. İnsanın seçme özgürlüğünün olması kaderin olmadığı anlamına gelir.Ancak kuranda kader konusu bu kadar basit değildir. Bir çok ayet,  kaderin olduğunu söyler, her şeyin levhi mahfuzda olduğunu söyleyen ayetler de vardır:

Allah dilediğini ortadan kaldırır ve bırakır Kitabın aslı, O'nun katındadır (13/39)

Allah’ın izni olmadıkça, hiçbir kimse iman edemez. Yunus/100

Allah dilediğini saptırır ve dilediğini de doğru yola eriştirir; güçlü olan, Hakim olan O’dur. İbrahim/4

Şüphesiz Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola eriştirir. Fatır/8

İşte Allah, böylece, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola eriştirir. Müdessir/31

(diğer ayetlere burdan bakalirsiniz.. http://www.dinelestirisi.com/tag/islamda-kader-inanci/)

           Bu ayetlere baktığımızda Allah’ın her şeyi önceden yazdığını yani kaderin olduğunu söylediğini görürüz. Her şeyi zorla yaptıran insanları zorla önceden yazılmış şeyleri yaptıran bir Allah vardır. Cennet ve cehheneme gidecekler önceden belirlidir kısacası. Ayrıca bu ayetlerin dışında bütün nimetlerin ondan geldiğini söyleyen ayetlere de rastlarız. Kısaca Kuran bize kader hem var diyor, hem de yok diyor. Büyük bir çelişki yaşanmaktadır. Doğrusu bu tür çelişki ilahi kitaplara yakışmamaktadır!
          Bu çelişkiyi es geçtiğimizde, kaderi kabul ettiğimizde başka bir çelişkiye atlamış oluruz. Kader anlamı gereği bize direnmeyi yasaklar ve tam bir teslimiyet sunar. Bunun sonucu olarak da atalet oluşur yani insanlar uyuşur ve tembelleşir. Toplumların en sinsi düşmanlarından biri de bu durumdur. Her şeyi tanrıdan beklemek toplumsal ve bilimsel gelişmenin önünü kapar.  İslamiyet dünyasında da genel kader inancının mantıksız olduğu bilindiği için farklı bir kader modeli geliştirmişlerdir. Bu kader modeline göre Allah her şeyi önceden bildiği için bir yere yazmış ve her şey ona göre gitmektedir. İnsanların iradeleri vardır ve Allah etken rol oynamamaktadır.
          Yeri gelmişken İslamiyet’te kader gibi içi geçmiş kavramların üzerlerini örtmek için yapılan kader tanımlarına bir örnek verelim,

“Allah'ın ezeli ilmiyle,bizim dünyada neler yapacağımızı ve nasıl bir hayat süreceğimizi önceden bilmesi kaderi oluşturuyor yani bazı insanların bilgisizlikten anladığı gibi Allah' ın (haşa) zorlaması vb ile değil insan kendi kaderini kendi iradesiyle yaşar ve önüne sürülen tercihleri kendi seçer..”

           Bu tanım kaderi mantıklı bir çerçeveye oturtsa bile bu tanımda bir sakatlık vardır.  En başta kaderin tanımı bu değildir. Oysa Kuran’da Allah’ın kaderin gereği olarak istediğine istediği yaptırdığı yazılıdır, Kuran kulun iradesi olmadığını  “Şüphesiz Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola eriştirir. Fatır/8”  gibi ayetlerle yeterince dile getirmiştir. Kısaca Kuran kaderi insan iradesini hiçe saymaktadır. Yani bu tip düşünceler klasik propagandalardan ve dini sevimli göstermekten öteye gitmez.  Zaten kaderin Allah’ın bilme sıfatı olduğu düşüncesine destekleyecek ayetlere de rastlayamıyoruz maalesef. Anlaşılan bu tip kader tanımlarımı kaderin mantıksızlığını örtmek için sunulan yenilen bir reçetedir. Genelde kaderin ne olduğundan bi haber olan insanlar ve de kutsal kitapları okumayanlar için oldukça mantıklı gözükmektedir. Şüphesiz ki insanlığın iradesizliğin yeni reçetesini Allah’ın bilme sıfatı üstlenmiştir. Bilme sıfatı ile zorla yaptırma olan kader karıştırılmıştır.
           Kaderin kuranda var olduğunu ayetlerle gördük, işin garibi aynı zamanda kader yoktur diyen ayetleri de gördük. Ancak  “Fatır/ 8 Şüphesiz Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola eriştirir.” Gibi ayetlerle de bildiğimiz anlamdaki kaderin geçerli olduğunu diğer kader yorumlarının da geçersiz olduğunu gördük.

           Şimdi, bu yazıyı okuduktan sonra siz karar verin hangisi doğru, hangisi eğri…
           Peki siz ne diyeceksiniz?

Ne de olsa bu sizin kaderiniz…

Seçim tamamiyle sizin....

not : alıntı yapacakların alıntı yapacakları sayfayı belirtmeleri yasal zorunluluktur!





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

biraz eğelence fena olmaz

YAZILARIM

din (1) dinler (3) islamiyet (6) sadece tanrı (5) sosyal (1)