19 Kasım 2011 Cumartesi

2 Ya Allah yoksa, Tanrı varsa


             Hepimiz birer Müslüman olarak doğduk, hepimiz derken Türkiye’de doğup büyüyen ya da ailesi Müslüman olan insanlardan bahsetmek daha doğru olacak.  Doğduğumuz andan itibaren çevremizden gelen yoğun bir kültür bombardımanın içinde buluruz kendimizi. Allah’ın sıfatları, varlığı melekleri, ve de peygamberleri dört bir yandan zihnimize hücum eder.  Yaşımız ilerledikçe, Müslüman olmama gibi bir lüksümüz yokmuş gibi gelir.  Bir de muhafazakar bir ailede büyümüşsek inanmaktan başka seçenek kalmaz bizlere.
     

         İlerleyen yıllarda olgunlaştıkça eğer tam bir kitap kurdu olmuşsak ve de sorgulamayı seviyorsak, beraberinde inancımızı sorgulama girişimimiz gündeme gelir.  Kafamızdaki tabuları yıkmak zamanla kolaylaşır. Eğer Kuran’ı Kerim’i Türkçesinden defalarca okuyacak olursak, İslam tarihiyle yakından ilgilenecek olursak, çarpıklıkları gördükçe merakımız giderek artacaktır.
         

               Benim İslam’da gördüğüm daha doğrusu şüphelendiğim ilk gerçek, savaşlar olmuştu. Kuran'da her şeye hakim olan Allah, dini yaymak için kan dökülmesine ve de peygamberin yanına asker toplanmasına ihtiyaç duyuyordu. Her şeyin ötesinde süper güçlü varlığın, savaşmaya ihtiyaç duyması oldukça tuhaftı ;

 Bakara  216   Hoşunuza gitmediği halde savaş size farz kılındı. Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu halde bir şeyi sevmeniz de mümkündür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.

Bakara  244  Allah yolunda savaşın ve bilin ki Allah, her şeyi işitir ve bilir.

Bakara  217 , Bakara  246 . Bakara  250 gibi pek çok ayette savaş çanlarının çaldığını  görmek mümkündür.

            Tanrının ne olursa olsun savaşmak istemesi oldukça tuhaftır. Hristiyanlık ve Museviliğin savaşla yayılmadığını düşünürsek durum daha da tuhaflaşır. Eğer Tanrı, bütün insanlığın tanrısıysa, ona tapılması veya onun dinine girilmesi için kan akıtılması oldukça ilginçtir.  Tanrı, herkesin tanrısıysa kafir de Müslüman da onun gözünde eşit olmalıdır.
            Zaman geçtikçe Kuran’ı okudukça dikkatimi çeken başka şeyler oldu. Müslüman olduğum dönemde şeriat kanunları oldukça tuhaf geliyordu. Özellikle el kesme gibi çok ağır cezaların olması , ("Erkek hırsız ve kadin hırsızın, yaptıklarından ötürü Allah tarafından ibret verici bir ceza olarak, ellerini kesin. Allah Güçlü'dür, Hakim'dir." Maide 38)   gözümden kaçmayan bir ayet olmuştu.  İnançlı olduğum bu gibi ayetler düşünmeden edemediğim konulardan bir tanesiydi. İnanca öyle sıkı sıkıya bağlanmışım ki durumun vahametini görmek açıkçası zor geliyordu.  Bu gibi konuları her düşünümde bir kulp bulup inanmaya devam ediyordum. Mesela hırsızlık için bulduğum kulp hırsızlığın bu sayede biteceği idi.  Oysa hırsızlık yaptığı için birinin ellerinin kesilmesi oldukça ağır bir cezaydı. Ayrıca o kişi aç olduğu için hırsızlık yapabilirdi yada zihinsel engeli olabilirdi. Günümüzde biliyoruz ki bazı insanlar istemeden çalabiliyor, çalma hastalığına yakalanabiliyordu. Hepsinden önemlisi bu türlü bir ceza rahatlıkla devlet tarafından faşist bir bastırma aracı olarak kullanılabilirdi.
             Zamanla gördüğüm mantıksızlıklar artmaya başladı. Dinle aramdaki en büyük kırılma kader problemi üzerine oldu.  Mantık, kaderin olmasını olanaksız kılarken kuran kadere hem var hem yok diyordu. Bir şeyin hem olması hem de yok olması olanaksız bir durumdu. Kaderin olmadığını cennet ve cehennemin oluşundan yani kararı verecek olanın bizler olmasından anlamak mümkündü.  Bunun yanında her şeyin sorumlusu insan olarak gösteren ayetlerin olması bunun yanında her şeyi ben yaparım, sizi de kontrol eden benim diyen ayetlerin olması ve de levh-i mahfuzdan bahsedip her şeyin bir yerde yazılı olduğundan dem vurması hem yadırganacak hem de tezat bir durumdu.  Açıkça bir çelişki vardı.  Bu çelişkiyi gördükten sonra inanmak için hiçbir nedenim kalmamıştı.
               İnançsızlığa geçiş yaparken daha önce farkına varmadığım şeyler de görmüştüm. Din ile insanlar kandırılıyor,  din insanın oyuncağı oluyordu adeta. Kısaca kendi dinini bile korumaktan aciz olan bir Allah  vardı,karşımda. Dahası aradan 1400 yıl geçmesine rağmen insanların yaptıkları karşısında sessizdi ve yeni peygamberler göndermemesi oldukça tuhaftı. Oysa benim gibi insanların hızla çoğaldığı bir dönemdeydik. Düşünüyordum da her şeye kadir olan bir tanrı neden peygambere ihtiyaç duydu? Neden dini insanlara aynı anda tebliğ etmedi? İnsanlara aynı anda teblig edilen bir dinin insanları mükemmel bir imana sahip olurdu.  Düşündükçe,  dine baktıkça dinin hiçbir şekilde elle tutulur yanı olmadığını anladım.
              Dinden çıktıktan sonra inanmaya devam ettim.  Ancak inandığım şey Allah değil, tanrıydı.  Anladım ki Allah diğer insan üretimi tanrılardan bir tanesiydi. İnananların karıştırdığı şeyse Tanrı'yla   Allah’ın  aynı şey sanmasıydı.  Esasında Tanrı denilince ilk akla gelen şeyler; bizi yöneten, bizi kontrol eden, bizimle ilgilenen, dualarımıza karşılık veren, yaratan, her şeyin üstünde olan görünmez bir varlıktı. Bununla birlikte insan ister istemez şu soruyu soruyor; tanrının sahip olduğu niteliklerin bilgisi nerden bize geliyor? Bunu kanıtlayacak kanıtlarımız var mı? Mesela yaratma sıfatının olmadığını neredeyse artık biliyoruz, bilim açık açık yaratılmadınız evrildiniz diyor. Yönetilmediğimiz de neredeyse belli gibi hepimiz kendi kararlarımızı alırken yönetildiğimizi düşünmek mantıklı mıdır? İnsan bu soruları sorunca Tanrı’yı tanrı yapan bütün özellikleri kendisinin verdiğini anlıyor. Onun bizim uydurduğumuz sıfatlarını belli eden hiçbir kanıtımız yok. Aynı şekilde Arap kavmine inen vahiylere baktığımızda Allah denilen tanrı, insana üremesi için tam donanım ve hormonları veren ancak zina edince çok ağır cezalar veren,  hırsızlık gibi kötü ama basit bir insani davranışına inanılmaz cezalar veren, dini yaymak için savaşa ihtiyaç duyan,  kadını ikinci sınıf gören, peygamber sayısız eş seçme dahil her türlü ayrıcalığı tanıyan, her şeyi yönettiğini söyleyen ancak buna dair hiçbir belirti bulmayan ilginç bir varlıktır. Biraz önce saydığım özellikler Tanrı’nın değil Allah’ın özellikleridir.  Mesela insanın geçiminin Allahtan geliyor olması yada sağlığının Allah’a bağlı olması durumunda ona yapılan her dua kabul olması, yada en azından bir cevap gelmesi gerekir ki Allah’ın varlığı kanıtlansın. Dahası İslamiyet’in savaşla yayılması bile Allah’ın insanları yönetmediği veya Allah’ın insanlara etki etmediği sonucunu meydana çıkarır ki bu durum Allah yoktur dememize yeter de artar bile.
         Bununla birlikte kitaplı ve imanlı birinin karıştırdığı en önemli şey Yaratıcının varlığı ile Allah, Zeus, Odin, Yeşuha gibi çakma tanrıların varlığıdır. Hiç şüphesiz ki  elimizde gerçek tanrıya ait insani bir kanıt yoktur.  Ancak çakma tanrıların hepsinde insani kanıtlar vardır.  Misal Allah’ın insanları yönettiğini söylemesi lakin kutsal kitabında hukuki kanunlara yer vermesi insani bir kanıttır ya da her şeyi yöneten tanrı düşüncesi de insani bir kanıttır.  Gerçekte Tanrı bizi gözetlemiyor  olabilir  ve bizimle hiçbir ilgisi de olmayabilir.  İnsanın ona yüklediği sıfatlardan pek azına da sahip olabilir, hatta canlı bir varlık olup kainatın fitilini ateşledikten sonra ölmüşte olabilir.
           Benim inandığım Tanrı insanlardan belki de haberi olmayan,  insanlarla ilgilemeyen süper güçlü olup olmadığını bilmediğini ancak evreni yarattığına  nerdeyse emin olduğum bir varlık. Çevreme baktığımda daha doğrusu evrene baktığımızda neredeyse bir kusursuzluk ve ahenk gözüme çarpmakta ve her şeyin ilk nedenini sorguladığım da karışıma bir yaratıcı çıkmakta ancak o yaratıcının insan yapımı olmadığını bilmekte ve ona sadece var demekteyim.
          Eğer siz de Allah’a inanıyorsanız günün birinde ya Tanrı varsa ama Allah yoksa deme cesaretini kendinizde bulabilecek misiniz?




2 yorum:

  1. Siz gerçekten düşünmüyorsunuz?Sadece bir tane tanrı var ister Allah diyin isterseniz Yehova deyin isterse Zeus vb diyin her yol bir tane tanrıya çıkıyor.Biz her şeye isim verdiğimiz için kafamızda şüpheler oluşuyor.Benim de kafama sizin sorduklarınız bir ara çok takılmıştı ama bunlar hep meallerden kaynaklıymış...Arapça kelimeleri daha iyi araştırdım meallerdekiyle yakından uzaktan alakası yok.Mealciler sadece müslümanlara göre çeviriyorlar bu yüzden fazla dikkat etmiyorlar kelimeleri çevirirken..Son olarak Beni yaratan elbet yolumu gösterir..

    YanıtlaSil
  2. Tanrı evreni başlatıp öldü diyorsunuz veya süper güçlü olmadığını söylüyorsunuz neye göre bunun hakkında sizin bir deliliniz var mı?Bunlar hep şeytanın verdiği vesveseler vehimler gerçekten söylüyorum Şeytanın en büyük hilesi kendisini insanlardan gizlemesidir.Onlara kendini sanki yokmuş veya insanın içindeki kötülük duygusuymuş gibi gösteriyor Bunların hepsi apaçık bir imtihan Kuran da hiçbir çelişki yoktur gerçekten uzun uzun anlamaya çalışırsanız araştıra araştıra Gerçeği bulursunuz...Elleri kesilmesi gereken hırsızlar diyorsunuz bir de şöyle düşünün belli ki Allah onlara ahirette ceza vermek istemiyor diyor ki dünyada ellerini kesin veya başka bir şekilde cezalandırın zaten mahşerde ona yeni bir el ve daha iyi bir yaşam vermeye kadirim umulur ki öğüt alıp düşünürsünüz..olaylara sonsuz perspektiften bakmayı denemelisiniz..

    YanıtlaSil

biraz eğelence fena olmaz

YAZILARIM

din (1) dinler (3) islamiyet (6) sadece tanrı (5) sosyal (1)